Danabank / Sütbank Uygulamaları Caiz midir?

Danabank / Sütbank Uygulamasının Meşrûiyet Kriterleri Nelerdir?

Günümüzde “dana bank”, “dana kreşi”, “sütbank” vb. adı verilen bir takım uygulamalar bulunmaktadır. Bu konuda tek bir uygulamadan söz etmek mümkün olmayıp farklı türden uygulamalar bulunmaktadır. 

Uygulama, bir firma ile katılımcılar arasında yapılan bir sözleşmeye dayanmaktadır. Szleşmenin konusu “beraberce süt üretimi yapmak” şeklinde tanımlamakta, katılımcılar firmaya süt veren hayvan bedeli olarak firma tarafından belirlenen bir bedel ödemekte, daha sonra her ay katılımcıya süt bedeli ödenmekte, belirlenen süre dolduktan sonra katılımcı hayvanını, ödediği bedel [veya raic bedel] karşılığında firmaya devrederek ortaklığı sonlandırmaktadır.

Danabank sözleşmesi, hâli hazırdaki uygulama dikkate alındığında yukarıda değindiğimiz kimi noktalar bakımından problemlidir. Böyle bir uygulamanın meşru olabilmesi için şu hususlar göz önünde bulundurulmalıdır:

1) Katılımcı adına satın alınan hayvan tayin edilmeli ve onun adına kayıt edilmelidir. 

Hayvan tayin edilmeyince katılımcı firmaya hayvan satın alınması için bir miktar para ödeyip, sözleşme sonunda da ya bu paranın aynısını ya da enflasyon farkıyla birlikte fazlasını yahut da firma tarafından ödeme tarihinde hayvan için belirlenen daha üst miktarı geri almaktadır. Hangi durum esas alınırsa alınsın, hayvan tayin edilmediği takdirde fâizin ya her iki türü yahut da bir türü söz konusu olmaktadır. 

a) Katılımcı, firmaya verdiği parayı aynen geri alırsa, alınan ve verilen arasında fazlalık olmamış olsa bile araya süre girmiş olması bakımından bu işlemde “ribe’n-nesîe” (vade fâizi) olma ihtimali söz konusudur. Kaldı ki arada “süt bedeli” olarak ödenen paralar da bir fazlalık olarak kabul edilerek bu durumda da “ribe’l-fadl” (fazlalık faizi) gerçekleşmiş olacaktır. 

b) Katılımcı, firmaya verdiği parayı fazlasıyla geri aldığı taktirde de hem “ribe’l-fadl” (fazlalık fâiz) hem de araya giren süre sebebiyle “ribe’n-nesîe” (vade faizi) olma ihtimali söz konusudur. Yine bu durumda da arada alınan süt bedelleri de fazlalık fâizinin doğmasına yol açacaktır. 

2) Katılımcı adına tayin edilmiş olan hayvandan elde edilen süt miktarı tam olarak tespit edilmelidir. 

3) Katılımcının hayvanından elde edilen sütün nasıl paylaşılacağı, firma ile katılımcı arasında ön anlaşma esnasında yüzdelik dilimler halinde belirlenmeli, katılımcıya sâbit ve standart bir miktar taahhüt edilmemelidir. 

4) Hayvandan doğan yavru üzerinde, firma ve katılımcı, anlaşmada belirleyecekleri oranlara göre ortak olmalıdır. 

5) Firma hayvanın bakımını mutad bir şekilde yaptığı halde kasıt, kusur ve ihmalden kaynaklanmayan bir sebeple hayvan ölürse firma bundan sorumlu tutulamaz. Şayet firma hayvanın ölmesi, sakat kalması, süt veremez duruma gelmesi vb. ihtimallerine karşı sigorta yaptıracaksa bu durumda sigorta masraflarını firma ve katılımcı ortaklaşa üstlenmeli, buna karşılık devlet tarafından verilen teşvikler de iki taraf arasında ortak olmalıdır. Çünkü bunların ilki risk ile ilgili olup emeğe dayalı ortaklıklarda riskin karşılıklı üstlenilmesi gerekir. İkincisi ise hayvan sebebiyle elde edilen bir menfaat olduğundan bunun da hayvandan elde edilen süt ve yavruya kıyasla ortaklaşa paylaşılması gerekir. 

6) Hayvan için –sigorta dışında- yapılacak masrafların, tümünün mü yoksa bir kısmının mı firma tarafından karşılanacağı anlaşma ile belirlenmelidir. Bu masrafların tamamen hayvan sahibi tarafından karşılanması câiz değildir. 

7) Anlaşma süresi sona erdiğinde, katılımcı yeni bir satım akdi ile hayvanını –satın aldığı bedelden bağımsız olarak- dilediği bedelle firmaya satabileceği gibi hayvanını bizzat teslim alma hakkına da sahip olmalıdır. 


 

 

15.04.2025