Zengin – Fakir İlişkisine Kur’an Penceresinden Bakış Nasıl Olmalı?

Zengin – Fakir İlişkisine Kur’an Penceresinden Bakış Olmalı?

Kur'an, tarih boyunca servet sahipleri ile fakirler arasındaki ilişkiye dair pek çok açıklama ile doludur. Bu açıklamalarda üç farklı ilişki türü görülmektedir: 

1. Sömürü (Temel vasıtası Riba) 

Kur'an, servet sahiplerinin önemli bir kısmının bu servetlerini fakirler üzerinde bir sömürü ve tahakküm aracı olarak kullandığını belirtir. Bu sömürü ve tahakkümün temel enstrümanı ise faizdir. 

Bu sebeple Kur'an, faize karşı amansız bir savaş başlatmış, faizcilikten vazgeçmeyenleri de Allah ve Resûlü tarafından açılmış bir savaşla muhatap olmakla tehdit etmiştir. 

Kur'an bu konuda şunları söyler: 

"Ey iman edenler! Allah'tan korkun. Eğer gerçekten inanıyorsanız mevcut faiz alacaklarınızı terkedin. Şayet (faiz hakkında söylenenleri) yapmazsanız, Allah ve Resûlü tarafından (faizcilere karşı) açılan savaştan haberiniz olsun. Eğer tevbe edip vazgeçerseniz, sermayeniz sizindir; ne haksızlık etmiş ne de haksızlığa uğramış olursunuz. Eğer (borçlu) darlık içinde ise, eli genişleyinceye kadar ona mühlet vermek (gerekir). Eğer (gerçekleri) anlarsanız bunu sadakaya saymak sizin için daha hayırlıdır." 

2. İlgisizlik (Temel vasıtası Kenz / yığma-biriktirme) 

Servet sahiplerinin bir kısmı, servetlerini fakirleri sömürme aracı kılmamış olsa da fakirlere yardım, onlarla ilgilenmek, muhtaç olanların ihtiyacını gidermek gibi davranışlar içine de girmemişlerdir. Bunlar, servetlerinde Allah'ın kullar için tanıdığı hakları tanımayanlardır. 

Kur'an, en çok bu tarz servet sahiplerine yönelik âyetlere yer vermiştir. Bu âyetlerin en çok öne çıkanları şunlardır: 

"Allah'ın size rızık olarak verdiklerinden hayra sarfediniz, denildiğinde, kâfirler müminlere dediler ki: Allah'ın dilediği takdirde doyuracağı kimseleri biz mi doyuracağız? Siz gerçekten apaçık bir sapıklık içindesiniz."

"Hayır! Doğrusu siz yetime ikram etmiyorsunuz, yoksulu yedirmeye birbirinizi teşvik etmiyorsunuz, haram helâl demeden mirası yiyorsunuz. Malı aşırı biçimde seviyorsunuz. " 

"Dini yalanlayanı gördün mü? İşte o, yetimi itip kakar, yoksulu doyurmaya teşvik etmez." 

"Altın ve gümüşü yığıp da onları Allah yolunda harcamayanlar yok mu, işte onlara elem verici bir azabı müjdele! (Bu paralar) cehennem ateşinde kızdırılıp bunlarla onların alınları, yanları ve sırtları dağlanacağı gün (onlara denilir ki): "İşte bu kendiniz için biriktirdiğiniz servettir. Artık yığmakta olduğunuz şeylerin (azabını) tadın!"

 3. Yardım (Temel vâsıtası zekât / sadaka / infak) 

Servet sahiplerinin bir kısmı, dünyanın geçici olduğunu, malın bir imtihan vesilesi olduğunu bilir, malında fakir-fukaranın da hakkı olduğunu kabul eder ve fakirlere yardımda bulunur. Kur'an'da bu gibi kimseler hakkında şöyle buyrulur:

"Allah yolunda mallarını harcayanların örneği, yedi başak bitiren bir dane gibidir ki, her başakta yüz dane vardır. Allah dilediğine kat kat fazlasını verir. Allah'ın lütfu geniştir, O herşeyi bilir. Mallarını Allah yolunda harcayıp da arkasından başa kakmayan, fakirlerin gönlünü kırmayan kimseler var ya, onların Allah katında has mükâfatları vardır. Onlar için korku yoktur, üzüntü de çekmeyeceklerdir." 

"Mallarını gece ve gündüz, gizli ve açık hayra sarfedenler var ya, onların mükâfatları Allah katındadır. Onlara korku yoktur, üzüntü de çekmezler."

 İslam'ın dünya görüşünde servet bir imtihan aracıdır, fakir fukara üzerinde tahakküm kurma, onu sömürme aracı olmadığı gibi, topluma tamamen ilgisiz kalıp dünyada kendi sahte cennetini inşa etmenin de bir vasıtası değildir. Servet, başkalarına infak etmek suretiyle kişinin maddî olarak paylaşacağı, manevî olarak da cimriliğini törpüleyip cennetini mamur kılacağı bir vesiledir. Nihâyet müminin servete bakışı, Karun'a hitaben kavminin ilim sahiplerinin söylediği şu sözlerde billurlaşır: 

1. “Şımarma! Bil ki Allah şımarıkları sevmez. 

2. Allah'ın sana verdiğinden (O'nun yolunda harcayarak) ahiret yurdunu iste. 

3. Ama dünyadan da nasibini unutma. 4. Allah sana iyilik ettiği gibi, sen de (insanlara) iyilik et. 5. Yeryüzünde bozgunculuğu arzulama. Şüphesiz ki Allah, bozguncuları sevmez.”

15.04.2025
Prof. Dr. Soner Duman
Kaynak:
Prof. Dr. Soner Duman