Günümüzde fındık, çay, ayçiçeği, buğday vb. tarım ürünlerinin üreticileri ile bu üreticilerden alım yapan tüccar arasında “emanete vermek” diye isimlendirilen bir uygulama söz konusudur. Fındık üzerinden örnek verecek olursak mesela fındık üreticileri fındık tüccarlarına ''önü açık'' usulüyle birim fiyatı ve ödeme zamanı belirtilmeden daha sonraya bırakılmak üzere fındığı satıyor. Fındık borsasında fiyat yükselince üretici tüccarla konuşup birim fiyatı belirlenerek ödemeyi alıyor. Bu uygulamaya belirli sorular kapsamında cevap bulmaya çalışacağım.
1. Bu uygulama, hangi akit kapsamında değerlendirilir?
Bu uygulama, piyasada “emanete vermek” diye isimlendirilmiş olsa da hakikatte “vâdeli satım akdi”dir. Mecelle’nin 3. Maddesi “uqûdda itibar makâsıd ve meâniyedir, elfâz ve mebâniye değil” der. Yani akitlerde kullanılan sözcükler ve kalıplar değil, maksatlar ve manalar dikkate alınır. Bu akitte her ne kadar “emanet” sözcüğü kullanılmışsa da bu, hakikatte bir satım akdidir. Zira emanet akdinin amacı bir kimsenin malını koruması için birine bırakması, bir zaman sonra da malını geri almasıdır. Oysa burada fındık üreticisinin amacı fındığını tüccara emanet etmek değil satmaktır. Kaldı ki tüccara bırakılan fındık tüccar tarafından o kişi adına bir yerde tutulmamakta, belki satım vb. yollarla üzerinde tasarrufta bulunulmaktadır. Sonradan geri istense bile aynı fındık geri teslim edilememektedir. Bu da, işlemin emanet olmadığını göstermektedir.
2. Üretici ve tüccar arasında böyle bir muamelenin yapılmasının sebepleri neler olabilir?
Üreticinin bu muameleyi yapmasının çeşitli sebepleri olabilir: Fındığını saklayacak yerinin olmaması, gurbetçi olup fındığın satılması işlemiyle uğraşamayacak durumda olması, fındığın fiyatının an itibarıyla düşük olması Tüccarın bu muameleyi yapmasının çeşitli sebepleri olabilir: Eline aldığı fındığı bir an önce kullanmak, fındık fiyatları üzerinde belirleyici olmak vb. Şu halde gerek üretici, gerekse tüccar bu işlemi yapmanın kendi maslahatlarına olduğunu düşünerek bu işe girmektedir.
3. Klasik fıkıh ilmi açısından konunun değerlendirilmesi
Bu işlem, vadeli bir satım akdi olmakla birlikte iki belirsizlik taşımaktadır: “Vade tarihi” ve “satım bedeli”. Klasik fıkıh literatüründe bu iki belirsizlik, Hanefîler dışındaki mezheplere göre akdin “hiç kurulmamış olması” anlamına gelir. Dolayısıyla bu akit bâtıl bir akittir. Taraflar birbirinden teslim aldıkları şeyleri geri vermekle yükümlüdür. Bu esnada malın başına bir şey gelirse mal, kıymeti üzerinden tazmine tabi olur. Hanefîlere göre ise burada akit kurulmuş olmakla birlikte bu akit, taşıdığı aşırı bilinmezlik sebebiyle “fasit” bir akittir. Akdin fasit olma sebebi, bu aşırı belirsizliğin tarafları anlaşmazlığa götürme ihtimalinin yüksek olmasıdır.
Günümüzde, klasik fıkhın bu verilerini kullanarak meseleye bakan bazılarının emanete verme işlemini kesin olarak reddettikleri ve haram olarak değerlendirip faiz kapsamına soktukları görülmektedir. Şu var ki Hanefî usulcüler, satım akdinde akdi fasit kılan bazı hususların şayet örfte yerleşik hale gelirse müsamaha ile karşılanabileceği görüşünü kabul etmişlerdir. Söz gelimi, bir satım akdinde satıcı veya müşteriden hiçbiri, karşı tarafa akdin gerektirmediği ve kendisine menfaat sağlayacak bir şart ileri süremez. Şayet böyle bir şart ile akit yapılacak olursa bu şart akdi ifsad eder. Bununla birlikte böyle bir şart koşmak örfte yerleşik hale gelirse o zaman bu şartla yapılan akit sahih olur.
4. Günümüz açısından muamelenin değerlendirilmesi
Günümüzde fındık piyasasında “emanet vermek” adı verilen işlemin yaygınlık kazandığı, bu şekilde alım-satımın çokça yapıldığı ve bu durumun taraflar arasında anlaşmazlığa yol açmadığı ifade edilmektedir. (Bunun böyle olduğunu bizzat test etmiş değilim, genel olarak bu şekilde ifade ediliyor. Şayet böyle değilse o zaman hüküm de ona göre değişir.) Örfte yerleşik hale gelen bu uygulamanın “örf ile maruf olan şey şart koşulmuş gibidir”, “âdet muhakkemdir”, “örf ile tayin nass ile tayin gibidir” vb. Mecelle kaideleri gereğince dikkate alınması gerekir. Bu durumda ise akdin fasit sayılmaması gerekir.
5. Bu işlemin caiz olmasının şartları
Bu işlemin –şu şartlar altında- caiz görülebileceğini düşünüyorum: a) Bu işlemin, taraflar arasında anlaşmazlığa yol açmaması. b) Tüccarın, fiyat oluşumunda spekülatif işlemlerden uzak durması. c) Üreticinin vade tarihini belirlediği zaman diliminde her iki tarafın piyasadaki fiyat konusunda her türlü hile, aldatma, yalan beyan vb. şeylerden uzak durması. d) Malın tüccara teslimi ile birlikte hasar sorumluluğunun da tamamen tüccara geçmesi. e) Üreticinin daha sonradan malı geri almaması.
16.04.2025