Satımdan Cayma Karşılığında Bedel Alma Ve Ödemenin Hükmü (Kaparolu Satım) Nedir?

Satımdan Cayma Karşılığında Bedel Alma Ve Ödemenin Hükmü (Kaparolu Satım) Nedir? Kapora almak caiz mi?

a. Kaparonun Tanımı ve Türleri Kaparo, bir sözleşmenin yapılışı sırasında, bağlanmayı güvenceye almak üzere, taraflardan birinin ötekine verdiği, miktarı anlaşmaya bağlı paradır. Klasik fıkıh eserlerinde kaparo “urbûn / arabûn / urbân” şeklinde ifade edilir. Kaparonun “bağlanma parası (pey akçesi)” ve “cayma parası (pişmanlık akçesi)” şeklinde olmak üzere iki türü bulunmaktadır. Türk borçlar kanununda bu ikisi şu şekilde ele alınmaktadır: “Sözleşme yapılırken bir kimsenin vermiş olduğu bir miktar para, cayma parası olarak değil sözleşmenin yapıldığına kanıt olarak verilmiş sayılır. Aksine sözleşme veya yerel âdet olmadıkça, bağlanma parası esas alacaktan düşülür.” (177. Madde) “Cayma parası kararlaştırılmışsa, taraflardan her biri sözleşmeden caymaya yetkili sayılır; bu durumda parayı vermiş olan cayarsa verdiğini bırakır; almış olan cayarsa aldığının iki katını geri verir.” (178. Madde) 

b. Kaparonun Hükmü “Bağlanma parası” şeklindeki kaparonun caiz olduğu ittifakla kabul edilmektedir. Zira burada yapılan ön ödeme, sözleşme gerçekleştiği takdirde akit bedelinden hesap edilmekte, sözleşme gerçekleşmediğinde ise karşı tarafa geri verilmektedir. “Cayma parası” şeklindeki kaparonun caiz olup olmadığı konusunda iki görüş bulunmaktadır: 

ba. Cayma Parasını Caiz Görenler ve Delilleri Hanbelîlere göre cayma parasını almak caiz olup bu şekilde kurulmuş olan akit sahihtir. Bu görüşün delillerini şu şekilde belirtebiliriz: 

(1). Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Bir helali haram kılan veya bir haramı helal kılan sulh hariç Müslümanlar arasında anlaşma caizdir. Müslümanlar, bir helali haram kılan veya bir haramı helal kılan şartlar dışında koştukları şartlara bağlı kalırlar.” (Tirmizî, Ahkâm, 17) Kaparolu satım anlaşmasında haram olan bir şeyi helal kılmak veya helal olan bir şeyi haram kılmak söz konusu olmadığından bu tür anlaşmaların caiz olması gerekir. 

(2). Kaparolu satımın Hz. Peygamber (s.a.v.) tarafından yasaklandığına dair bir hadis rivayet edilmişse de bu hadis sahih değil zayıftır. 

(3). Hz. Ömer zamanında onun memuru olan Nâfi’ bin Hâris, hapishane yapmak üzere Safvan bin Ümeyye’nin arazini satın almış ve satın alırken de Safvan’a “eğer Ömer razı olursa ne alâ, razı olmazsa sana [cayma bedeli olarak] şu kadar ödeme yaparız” demiştir. 

(4). Muâmelât alanında genel kural helallik ve mübahlıktır. Haram olduğu açıkça belirtilen muameleler dışındaki muamele ve akitler helaldir. Kaparonun haramlığı ile ilgili sahih ve sarih bir nass bulunmamaktadır. 

(5). Cayma parası, akdin yapılmasını bekleyen tarafın uğramış olduğu mağduriyete karşılık alınan bir paradır. Şu halde bu “haksız bir bedel” değildir. (6). Akitlerde cayma parası alınması bir örf haline gelmiştir. Hakkında yasaklayıcı mahiyette sahih ve sarih bir delil bulunmayan bu konuda örfe göre hareket edilerek bunun caiz olduğuna hükmedilir. İslam Konferansı Teşkilatına bağlı İslam Fıkıh Akademisi, bekleme zamanının belirli bir süreyle sınırlandırılması halinde cayma bedelli satım akdinin sahih ve caiz olduğunu kabul etmiştir. Satım akdi gerçekleşirse bu bedel satım bedelinden kabul edilir. Müşteri malı satın almaktan vazgeçerse bu durumda ödenen bedel satıcının olur. 

bb. Cayma Parasını Caiz Görmeyenler Ve Delilleri Hanefîler, Şâfiîler ve Mâlikîlerden oluşan çoğunluk cayma parasını almayı caiz görmezler ve bu şekilde yapılmış olan akdi sahih saymazlar. Bu görüş sahiplerinin delilleri şunlardır: 

(1). Allah, karşılıklı rızaya dayalı bir ticaret olması dışında insanların mallarını haksız yollarla yemeyi yasaklamıştır. Kaparolu satım, insanların mallarını haksız yere yemek anlamına gelir. Zira burada akitten cayan taraftan alınan bedelin bir karşılığı bulunmamaktadır. Herhangi bir mal satılmamış, herhangi bir menfaat ve hizmet yerine getirilmemiştir. Sırf bir taraf akitten caydı diye ondan para almak, hakka dayalı olmayan tasarruftur. 

(2). Hz. Peygamber (s.a.v.)’in kaparolu satımı yasakladığı rivayet edilmiştir. Bu hadis her ne kadar zayıf olsa da farklı yollardan rivayet edilmiş olup bu yollar birbirini kuvvetlendirmekte, hadis böylece en azından hasen derecesine yükselmektedir. Hasen hadis ise hüküm vermede esas alınır. 

(3). Bu şekilde yapılan bir akitte, akdin bozulmasını gerektiren iki şart bulunmaktadır: “Cayma bedelinin karşı tarafa bağışlanması şartı” ve “akde razı olunmadığı takdirde malı geri verme hakkı”. Fasit şartın bulunduğu akit fasittir. 

(4). İbaha-i asliyye (muamelatta aslolan helalliktir) ilkesi ancak aksine bir delilin olmadığında işletilebilir. Oysa cayma parası alınarak yapılan akit umumî nitelikli yasağın kapsamına girdiği gibi konuyla ilgili doğrudan yasaklayıcı hadis de bulunduğundan bu konuda ibaha-i asliyye ilkesine dayanılarak hüküm verilemez. 

(5). Bir satım akdinde belirli bir süre içinde akdi bozabilmeyi şart koşmaya “şart muhayyerliği” denilir. Müctehidlerin bir kısmına göre bunun süresi üç gün, bir kısmına göre ise sürenin miktarı bilinmek kaydıyla üç günden fazla olabilir. Süre belirsiz olursa akit fasit olur. Cayma bedeli ödeme şartıyla yapılan satım “belirsiz süre ile şart muhayyerliği” gibidir. Zira cayma bedelini ödeyen taraf, dilediği zaman akitten cayabilmektedir. 

(6). Cayma bedeli, karşı tarafın beklemesine ve bu bekleme sebebiyle alım-satımının gecikmesine, malın başkasına satılması ya da başka malın satın alınması imkânının kaybettirilmesine karşılık kabul edilemez. Çünkü cayma bedeli bunun karşılığı olmuş olsaydı satımın gerçekleşmesi halinde satım bedelinden hesap edilemezdi. Ayrıca satım akdinin bekletilmesi sebebiyle bir bedel almak da caiz değildir. Şayet bu caiz olacak olsaydı bunun miktarının da belli olması gerekirdi. 

(7). Bu akitte bir garar [belirsizlik] bulunmaktadır. Zira caymanın olup olmayacağı belirli değildir. Hz. Peygamber (s.a.v.) garar içeren satımları yasaklamıştır 

c. Değerlendirme ve Tercih 

Kanaatimce taraflardan birisi mücbir veya haklı bir sebebe dayanarak akit yapmaktan vazgeçip caydığında kendisinden bu cayma sebebiyle bir bedel almak caiz olmaz. Cayma bedeli almak suretiyle yapılan akit, ancak şu şartlara riayet etmek kaydıyla yapıldığında caiz olur: 

1. Piyasada cayma bedeli ödenerek akit yapılması konusunda bir örf oluşmuş olması, 

2. Cayma süresinin tayin edilmesi, 

3. Cayma bedeli olarak belirlenen miktarın bir sömürüye yol açmayacak şekilde belirlenmesi. 

Bu şartlardan birinin bulunmadığı durumda çoğunluğun görüşü ile amel etmek ihtiyata daha uygundur. Cayma bedeli ödeyerek akit yapmayı caiz kabul ettiğimiz durumda bile bu bedeli elinde bulunduran tarafın bunu almayıp karşı tarafa geri vermesi tavsiye edilen bir durumdur. Nitekim Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Bir Müslüman yaptığı akitten caymak istediğinde onun caymasını kabul edip ona müsamaha gösterene Allah da kıyamet gününde onun sürçmelerine karşı müsamaha gösterir.”

15.04.2025
Prof. Dr. Soner Duman
Kaynak:
Prof. Dr. Soner Duman