Dinimiz alım-satım için bir kâr sınırı belirlememiştir. Buna göre karşılıklı rızaya dayalı olmak, hile, yalan beyan, karşı tarafın ihtiyacını sömürme gibi bir durum bulunmamak kaydıyla satıcı malını dilediği fiyattan satabilir.
Bunun delillerini şu şekilde belirtebiliriz:
1. Yüce Allah alım-satım konusunda şöyle buyurmuştur: “Ey iman edenler! Karşılıklı rızaya dayanan ticaret olması hali müstesna, mallarınızı, bâtıl (haksız ve haram yollar) ile aranızda (alıp vererek) yemeyin.” Bu âyette insanların birbirinin mallarını haklı bir gerekçeye dayanmaksızın yemeleri haram kılınmış, başkasının malını yemenin ancak karşılıklı rızaya dayalı olarak yapılan ticaret yoluyla mümkün olduğu belirtilmiştir. Satıcı ve alıcı, malın belirli bir fiyattan satılması konusunda anlaştıktan sonra kârın miktarının şu veya bu kadar olmasının bir önemi yoktur.
2. Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Alıcı ve satıcı birbirinden ayrılmadıkları sürece satım akdini bozma hakkına sahiptir. Şayet her ikisi de doğru söyler ve [bu satıma ilişkin bilinmesi gereken şeyleri] açıklarlarsa yaptıkları alım-satım bereketli olur. Şayet [karşı tarafın bilmesi gereken bir şeyi] gizlerler ve yalan söylerlerse alım-satımın bereketi ortadan kalkar.” Buna göre mesela müşteri satıcıya “bu mal sana kaça mâl oldu? Benden ne kadar kâr ediyorsun?” vb. bir soru sorduğunda satıcı yalan beyanda bulunursa haram işlemiş olur. Doğru beyanda bulunur ve müşteriden ne kadar kâr edeceğini belirtir, müşteri de buna razı olursa kâr miktarının ne kadar olduğunun bir önemi yoktur.
3. Şer’î delillerin hiçbirinde kâr miktarının belirli bir rakamla sınırlandırıldığına dair delil bulunmamaktadır. “Eşyada aslolan mübahlıktır” ilkesi gereğince hakkında delil bulunmayan bir konuda yasaklık söz konusu olamaz.
Bununla birlikte;
a) Maslahatın gerekli kıldığı durumda devlet piyasaya müdahale ederek belirli malların satımı için bir alt ve üst sınır belirleyebilir. Fıkıh literatüründe buna “tes’îr [narh]” denilir. Şayet devlet tarafından böyle bir fiyat sınırlandırılması yapılmış ise buna uymak gerekir.
b) Fiyatın serbest yollarla oluşması esastır. Piyasaya hileli müdahalelerle, spekülasyonlarla, karaborsacılık vb. yollarla fiyatları belirlemeye çalışmak dinimizde yasaklanmıştır.
Ele alacağımız bir başka konu ise şudur: Malın piyasadaki değeri konusunda müşterinin bilgisizliği bir mazeret teşkil eder mi?
Klasik fıkıh literatüründe buna “gabn [fiyat konusunda aldanma]” adı verilmiştir. Gabin, gabn-i yesîr ve gabn-i fâhiş şeklinde ikiye ayrılmaktadır. Gabn-i yesîr küçük miktarlı aldanma anlamına gelir. Bu, bir mala fiyat biçenlerin belirttiği sınırlar kapsamında yer alan aldanmadır. Mesela bir bisiklete piyasada bu işle uğraşanların bir kısmı 500 bir kısmı 400 bir kısmı 600 tl fiyat biçiyorsa bu bisikletin ortalama fiyatı 500 kabul edilir. Ortalama fiyatın altında olup fiyat biçenlerin verdiği 400 tl’ye kadar olan kısım veya ortalama fiyatın üstünde olup fiyat biçenlerin verdiği 600 tl’ye kadar olan kısım gabn-i yesîr olarak değerlendirilir. Gabn-i yesîr, akde hiçbir şekilde tesir etmez. Yani bir kimse bu fiyatla bir mal aldıktan sonra piyasadaki diğer fiyatları görünce “ben aldanmışım, bu akdi bozmak istiyorum” diyemez.
Gabn-i fâhiş ise bir mala fiyat biçenlerin tümünün biçtiği fiyatların altında veya üstünde olan fiyattır. Mesela ortalama 500 tl’lik bir bisiklete hiç kimse 600’den fazla fiyat biçmemişse bir kimsenin bu bisikleti 700 tl’ye alması durumunda gabn-i fâhiş [aşırı aldanma]dan söz edilir. Mecelle'de menkul mallar, gayrimenkul mallar ve hayvan alım satımlarında gabn-i fâhiş için çeşitli yüzdeler belirtilmişse degerek Hanefî mezhebinde gerekse diğer mezheplerde genel hüküm, burada belirttiğimiz gibidir.
Aşırı aldanmanın söz konusu olduğu akitler bozulabilir mi? Bu durum akdin sıhhatine tesir eder mi? Bu konuda iki görüşten söz edilir:
Birinci görüş: Gabn-i fâhiş, aldatma olmadıkça akdi etkilemez.
Hanefîlerin geneline göre ve Mâlikîler ve Şâfiîlerdeki meşhur görüşe göre ortada bir hile ve aldatma, fiyat konusunda karşı tarafa yalan beyanda bulunma gibi bir durum söz konusu olmadığı sürece gabn-i fâhiş akde tesir etmez, kişi yanıldığını ileri sürerek akdi bozamaz. Zira burada kusur, piyasa konusunda yeterli araştırmayı yapmadığı için kendisine aittir. Piyasadaki istikrarın korunması bu tür akitlerin geçerli sayılmasına bağlıdır. Aksi takdirde herkes “bu akitte aldanmışım, bunu bozmak istiyorum” gibi gerekçelerle yaptıkları akdi bozabilirler. Bu durum ise piyasa istikrarını olumsuz etkiler.
İkinci görüş: Gabn-i fâhiş, akdi mutlak olarak etkiler.
Bazı Hanefîler, Mâlikîler ile Hanbelîlerin geneline göre ortada bir aldatma bulunmasa bile aşırı aldanmanın söz konusu olduğu akit, aldanan şahıs tarafından feshedilebilir.
Kanaatimce piyasa istikrarı birinci görüşün tercih edilmesini gerektirmektedir.
16.04.2025