Kazançlarımızın fıkhî hükmü neye göre belirlenir?
"İlmihal", kişinin içinde bulunduğu halin din açısından hangi hükme tekabül ettiğini bilmesi demektir. Bizler "ilmihal" denilince genellikle ibadet konularını anlarız. Ama bu "kısır" bir bakış açısıdır. Evet, ibadet inanan her insanın her an muhatap olduğu hususların başında gelir. Ancak bunun dışında alım-satım yapan herkesin buna ilişkin hükümleri, evli olan herkesin evliliğe ilişkin hükümleri, çoluk-çocuk sahibi herkesin çocuk yetiştirmeye ilişkin hükümleri bilmesi de farz olup onun "ilmihali" kapsamındadır.
"Helal kazanç" dünya imtihanımızın en önemli konularından birini oluşturur. Zira Allah Resûlü'nün (s.a.v.) belirttiğine göre mahşer meydanında cevap vermemiz istenecek sorulardan biri de malvarlığımızı nereden kazanıp nereye harcadığımızdır. Fıkıh kitaplarının muamelât bölümlerinde insanların malî muamelelerine ilişkin son derece önemli bilgiler verilir, helal kazanca ilişkin ölçüler ortaya konulur.
Fukahanın cevap aradığı sorulardan biri de "çalışıp kazanmanın fıkhî hükmü" konusudur. Hanefî mezhebinin en önemli metinlerinden kabul edilen el-Muhtar metni ve onun şerhi el-İhtiyar'da, Mevsılî (v. 683) bu konuyu son derece güzel bir taksimle ele almıştır. O bu konuda şunları söyler: Kazancın birkaç türü vardır:
1. Farz kazanç: Kişinin kendisine, bakımında olanlara yetecek miktarı elde etmek ve borçlarını ödemek için çalışmasıdır. Çünkü farzları yerine getirmek ancak bununla mümkün olur. Farz olanın kapsamına borcu ödemek ve bakımında olanların nafakasını vermek girer. Kişi bu miktar kazanç elde ettikten sonra kazanmayı terk etse caiz olur. Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: "Kim canı güvende, bedeni afiyette ve yanında o gün yetecek rızkı olduğu halde sabaha erişirse sanki dünyayı bütünüyle elde etmiş gibi olur." Kişinin kendisi ve ailesi için birikim yapmak üzere çalışması da caizdir. Zira Hz. Peygamber'in ailesi için bir yıllık birikim yaptığı sahih olarak nakledilmiştir.
2. Müstehap kazanç: Kişinin, fakirlere yardım etmek veya akrabasına bağışta bulunmak gibi bir amaçla yukarıda belirttiğimizden daha fazla kazanmak için çalışması müstehaptır. Bu çalışma, nafile ibadet etmek için bir kenara çekilmekten daha faziletlidir. Çünkü nafile ibadetin yararı yalnızca kişiye dönüktür. Bu şekilde çalışıp kazanmanın yararı ise hem kişiye hem başkasına aittir. Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "İnsanların en hayırlısı insanlara yararı olandır." "İbadetler birbirine karşı övündüler. Sadaka "ben ibadetlerin en faziletlisiyim" dedi. "İnsanlar yeryüzünde Allah'ın ıyalidir. Kim onlara daha yararıl oluyorsa Allah'ın en sevdiği kişi odur."
3. Mübah kazanç: Bu, süslenmek ve nimetlerden yararlanmak amacıyla yukarıda belirtilenden daha fazla kazanmaktır. Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Sâlih bir kimse için sâlih mal ne güzeldir." "Kim helalinden ve iffetli olarak dünyayı talep ederse Allah'a kavuştuğunda yüzü dolunay gibi parlak olur."
4. Mekruh kazanç: Helal yoldan bile olsa insanlara karşı böbürlenmek, çokluk yarışına girmek, şımarıklık, görgüsüzlük yapmak amacıyla mal kazanmak mekruhtur. Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Kim böbürlenerek ve çokluk yarışına girerek dünyalık elde etme peşine düşerse Allah'a kavuştuğunda O'nu kendisine öfkelenmiş halde bulur." Mevsılî kitabının farklı bölümlerinde haram olan faiz, hırsızlık, gasp, haram satışlar vb. muameleleri ayrıntılı olarak açıkladığından burada haram kazançtan bahsetmemiştir.
18.04.2025