Helal ve haram kazancın sınırı nedir?
a. Kazancımızın Helal / Hoş Olmasının Beş Şartı
İslam hırsızlık, gasp, faiz, kumar, hile vb. bazı kazanç yollarını haram kılmıştır. Haram kılınmayan kazanç yolları ise helaldir. Müslüman bir kimsenin haram kazanç yollarından şiddetle uzak durması, helal kazanç yollarından rızkını kazanması gerekir. Bununla birlikte bir müslümanın kazanç yolunun helal olması, onun kazancını otomatik olarak helal, hoş, güzel bir kazanca dönüştürmez. Bunun için de bazı şeylere dikkat etmesi gerekir. Bu konuda Hanefî mezhebinin önde gelen fakihlerinden Ebu'l-Leys Semerkandî şunları söyler:
Kazancının helal /hoş olmasını isteyen kimsenin şu beş şeye dikkat etmesi gerekir:
1. Kazanç elde etmek için Allah'ın farzlarından herhangi bir şeyi [terk edip] ertelememeli, bu farzları noksan bir şekilde yapmamalıdır.
2. Kazanç elde etmek için hiçbir mahluka eziyet etmemeli [kul hakkı yememeli]dir.
3. Kazanç elde etmekteki amacı kendisi ve bakımında olan şahısları [başkasına muhtaç olmaktan kurtarıp dilenmek vb. şeylerden uzak tutarak] iffetli kılmak olmalıdır. Amacı mal toplayıp çoğaltmak olmamalıdır.
4. Kazanç elde etmek için kendisini [beden sağlığını yıpratacak şekilde] yormamalıdır.
5. Rızkını kendi kazancından bilmemeli, rızkını Allah'tan bilip kazancını da buna sebep olarak kabul etmelidir.
b. Haram Kazançların Kaynakları
Bir kimse haram bir kazancı iki yolla elde eder: Ya kendisinden haram kazanç elde ettiği kimselerle arasında herhangi bir akit yoktur yahut da akit yapmıştır.
1. Bir akde dayanmaksızın haram /haksız bir fiille elde edilen kazançlar Bu tür kazançlar, dinin doğrudan haram kıldığı hırsızlık / soygun, yol kesicilik / eşkıyalık, yankesicilik, gasp, vb. haram fiillerden elde edilen kazançlardır. Bu tür haram kazançlarda kazancı elde eden kimse diğer tarafın rızasını dikkate almamış, fiiliyle karşı tarafın malvarlığına tecavüzde bulunmuştur. İslam bu fiilleri haram saymakla kalmamış bu fiillerin bir kısmını (hırsızlık ve yol kesicilik) en ağır had cezaları ile cezalandırmış, diğer bir kısmında ise tazir yoluyla cezalandırmanın kapısını açık bırakmıştır.
2. Bir akde dayalı olarak elde edilen haram kazançlar Bir akde dayalı olarak elde edilen haram kazançlar da akdin hükmü açısından iki kısma ayrılır: Taraflar arasında yapılan akit ya İslam'ın yasakladığı bir fiil veya mal üzerinde gerçekleşmiştir ya da aslında helal olmakla birlikte taraflardan biri [veya her ikisi] akdin gereğine riayet etmeksizin kazanç elde etmiştir.
a) Haram bir akde dayalı olarak elde edilen kazançlar. Faizli borç verme, Kumar oynama, İçki vb. haram şeylerin satımı, fal vb. şeylerden elde edilen kazançlar, fuhuş vb. yollarla elde edilen kazançlar böyledir. Bu işlemlerin tümünde iki taraf arasında karşılıklı rıza olmakla birlikte işlem gayr-i meşrû olduğu için bu işlemden elde edilen kazançlar da haramdır. İslam bu akitleri bâtıl kabul etmiş, bu akitlerle elde edilen kazançları haram olarak nitelemiş, bu şekilde kötülük yapanları âhirette büyük bir azapla tehdit etmiştir.
b. Helal bir akitte şartlara riayet etmemek sebebiyle elde edilen kazançlar Alım-satımda hile, sahte para ile alım-satım, işçiye hakkını vermemek, işin hakkını vermemek, emanet bir mala hıyanet etmek, velayeti altındaki yetimin mallarını yemek, mirasa haksız olarak konmak böyledir. İslam emanete riayet etmeyi, ahde vefayı, akitlere bağlı kalmayı, hile ve yalandan uzak durmayı emretmiş, bunlara riayet etmeksizin elde edilen kazançları haram olarak nitelemiş ve bu kazançları elde edenleri azap ile tehdit etmiştir.
c. Haram Kazançtan Nasıl Kurtulabiliriz?
1. Müslümanın, tıpkı abdesti, namazı, orucu öğrenir gibi helal ve haramı da öğrenmesi farzdır. Bir Müslümanın yaptığı ibadetlerin kabul olması bile her şeyden önce helalinden kazanmasına, harama bulaşmamasına bağlıdır. Hele bu haramın içine kul hakkı bulaşmışsa o zaman günah katmerlenmektedir. Zira Rabbimizin kesinlikle affetmeyeceği iki günahtan birisi şirk, diğeri kul hakkıdır.
2. Haram bir yoldan kazanç elde eden kimsenin ilk yapması gereken şey tövbe edip pişman olmaktır. Kur’an’da ve hadislerde haram kazançlar elde edip yiyenler hakkında ağır tehdit ifadeleri yer almaktadır. Hal böyle iken bir Müslümanın bundan uzak durması, bir şekilde harama bulaşmışsa da pişman olup tövbe etmesi, bu haramdan kurtulmaya bakması gerekir.
3. İslam’da haram olan şeyleri iki kısma ayırabiliriz:
a) Zâtı itibarıyla haram olan şeyler (Haram li aynihi) “Domuz”, “şarap”, “put” vb. İslam’ın zatı itibarıyla haram kıldığı şeylerdir. Bir Müslümanın böyle bir malı elinde bulundurması, bunun alım-satımını yapması, hibe etmesi, bu tür işlere aracılık etmesi caiz değildir.
b) Elde ediliş yolu itibarıyla haram olan şeyler (Haram li gayrihi) Zatı itibarıyla haram olmamakla birlikte elde etme yöntemi itibarıyla haram olan şeyler vardır: Faiz, rüşvet, kumar bu gruba girer.
4. Haram bir yolla elde edilen mal iki şekilde elde edilmiş olabilir:
a) Mal sahibinin rızası olmaksızın: Hırsızlık, gasp, dolandırıcılık, emanet malın üzerine konma vb. örneklerinde olduğu gibi sahibinin rızası olmaksızın elde etmek. Böyle bir maldan kurtulmanın yolu bunu sahibine iade edip helalleşmektir. Sahibi ölmüşse onun mirasçılarına verilecektir. Şayet sahibi bilinmiyorsa, mirasçıları bulunmuyorsa o zaman bu malı muhtaç olanlara vermek gerekir. Muhtaçlara verirken bu malı zekât veya sadaka olarak kabul etmek doğru olmaz. Yani kişi, ödemesi gereken zekâtı bu malı vererek ödemiş sayılamaz. Bu malı vermek, kişinin sevap bekleyeceği bir ibadet değil, yerine getirmesi gereken bir zorunluluktur.
b) Mal sahibinin rızasıyla: Faiz, zina, kumar, rüşvet ve haram kılınmış akitler aracılığıyla bir kazanç elde edildiğinde bu kazanç karşı tarafın bilgisi ve rızası ile elde edilmiş haram bir kazançtır. Kişinin bu şekilde elde edilen malları onu verene geri iade etmesinin gerekli olup olmadığı konusunda farklı görüşler bulunmaktadır. Bazıları bunu sahibine iade etmenin gerekli olduğunu ifade etmekte, kimileri ise sahibine değil fakir fukaraya vermenin doğru olduğunu belirtmektedir. Kanaatimce zina ve şarap satımı gibi yolla elde edilen kazançlar, bu kazançların elde edildiği kişilere geri verilmez. Çünkü böyle yapmak karşı tarafı iki kere ödüllendirmek anlamına gelir. Hem karşı tarafa şarap satıp hem de sonradan ona ödediği parayı geri vermek ona hem şarap hem de mal vermek anlamına gelir. Bu ikisi [şarap satımı, zina] ile elde edilmiş kazancın fakir fukaraya verilmesi gerekir. Bunun dışındaki kazançlara gelince; şayet faiz belirli bir kişiden alınmışsa, kumar sonucunda belirli bir kimsenin parası alınmışsa bu kazancın onlara geri verilmesi gerekir. Ancak faiz, banka gibi bir kurumdan alınmışsa veya kumar sonucu elde edilen gelir piyangoda olduğu gibi bir kurumdan elde edilmişse bu durumda o kazancı kuruma geri vermek yerine fakir fukaraya vermek gerekir.
5. Zaman zaman şu soru akla gelmektedir: “Bize haram olan bir kazancı bir başkasına vermemiz nasıl caiz olur? Karşı taraf bunu yiyip içerse haramdan elde edilmiş bir şeyi yiyip içmiş olmayacak mı?” Buna şöyle cevap verilir: Fıkıhta geçerli bir kural vardır: “Bir malın mülkiyet sebebinin değişmesi, o malın kendisinin değişmesi gibi kabul edilir.” Buna göre bir kimsenin faizden, piyangodan elde ettiği bir gelir kendisine haramdır ama bir fakire verdiği zaman onun için haram olmaz. Fakir durumu bilse bile ve elde ettiği malı yiyip içse de, çoluk çocuğuna yedirse de haram olmaz. Çünkü o malı haramdan kazanan kendisi değil bir başkasıdır. Bununla birlikte fakir şahıs durumu bilerek bu malı aldığında şayet yiyip içmek onun içine sinmiyorsa o zaman “insanlar sana fetva verse de sen kalbine danış” hadisi gereğince bu malı yeme-içme ihtiyacı dışında kira, ısınma vb. bir ihtiyacı için kullanır. Böylece psikolojik olarak da tatmin olmuş olur.
6. Haram kazancı, cami, Kur’an kursu vb. yerlerin yapımı için kullanma konusuna gelince; bu gibi kazançların Müslümanların ibadethanelerine, öğrenci yetiştirdiği kurumlara verilmesi bu kurumları zan altında bırakır. Buraların toplumda “kirli / kara paralarla yapılmış kurumlar” olarak görülmesine yol açar ve olumsuz bir imaj oluşturur. Bu sebeple haram kazancın buralara verilmesi doğru değildir.
18.04.2025