Sanal oyunlarda oyun içi eşya (item) satışından kazanılan gerçek parayı kullanmak caiz midir?

Geçtiğimiz yıllarda online platformda bir oyun içinde şans eseri bir (eşya) item elde ettim. Bu eşya, oyun ve sanal alem içerisinde oldukça değerli fakat gerçek dünya ile hiçbir anlamlı bağı yok. Bu oyun içi itemin yine oyun içinden alıcıları var ve yüklü miktarda para vermeye razılar. Benim bu eşyayı satarak bu parayı fiziki olarak elde etmem ve harcamam veya yine başka oyun içi alım satımlar için kullanmam caiz midir?

Sanal (Dijital) oyunlardan elde edilen içerik ve ürünlerin alım-satımının caiz olup olmadığı meselesi, günümüz fıkıh literatüründe “menfaatlerin mal olma durumu” ve “akitlerin meşruiyet şartları” çerçevesinde ele alınması gereken bütüncül bir konudur. Bu meselenin fıkhi hükmünün açıklanabilmesi için öncelikle dijital oyunların kendisinin fıkhî durumunun belirlenmesi gerekmektedir. Zira oyun içinden elde edilen bu ürünlerin ticaretinin hükmü, oyunun hükmüne bağlıdır. İslam hukukunda bir şeyin alım-satıma konu olabilmesi için meşrû (mütekavvim) mal niteliğini taşıması gerekmektedir. Klasik fıkıh literatüründe mütekavvim mal, şer’î olarak faydalanılması mubah olan ve kendisine kıymet atfedilebilen her türlü maddi ve manevi varlık olarak tanımlanmıştır. Dijital oyun içerikleri de maddi varlık (reel ürün) kategorisinde değerlendirilemeyeceğinden, item vb. içeriklerin mal olma durumu “menfaatler” çerçevesinde değerlendirilmektedir. Menfaatler konusunda ise; 

Hanefî mezhebinin klasik görüşünde menfaatler tek başına mal kabul edilmezken, muasır Hanefî âlimlerinin çağdaş yorumunda menfaatlerin sözleşmeye/akde konu olmakla mal niteliği kazanacağı kabul edilmektedir. Diğer mezhepler ise menfaatlerin aslî olarak mal olduğunu ve bunların alım-satımının câiz olduğunu kabul etmektedir. Bu çerçevede dijital oyun içi ürünler, ticari sözleşmeye/akde konu olduklarında “mal niteliği kazanmış menfaatler” kategorisinde değerlendirilecektir. 

Ancak meselenin esas noktası, söz konusu menfaatin faydalanma mülkiyeti (Temlîkü’l-intifâ’) mi yoksa manfaat mülkiyeti (temlîkü’l-menfa’a) kategorisinde mi olduğunun belirlenmesidir. Temlîkü’l-intifâ’ da kişiye sadece bizzat faydalanma hakkı verilir ve bu hak başkasına devredilemez niteliktedir. Ariyet akdinde olduğu gibi, kişi bu hakkı üçüncü şahıslara devretme yetkisine sahip değildir. Temlîkü’l-menfaa’da ise kişi menfaate tam malik olur ve bu menfaati ücretli veya ücretsiz olarak başkasına devretme hakkına sahiptir. Örneğin İcâre (kira sözleşmeleri) bu kategorinin örneğidir. 

Dijital oyun içeriklerinin hangi kategoride değerlendirileceği, oyun sahibi firmaların müşterileriyle yapmış olduğu sözleşme hükümlerine göre belirlenmelidir. Nitekim telif veya fikrî mülkiyet hakkını elinde bulunduran firmaların söz konusu oyunlar için “oyuncu müşterilerle” yapmış olduğu sözleşmenin, mülkiyet devri anlamına gelen bir satış sözleşmesi olmadığını ifade etmesi, bu oyun içeriklerinden ücretli veya ücretsiz olarak faydalanabilmenin ötesinde müşterilere bir hak verilmediğini göstermektedir.

Şayet oyun şirketinin kullanım şartlarında açıkça devir ve satışı yasaklamış olması durumunda, oyuncuların bu içerikleri satışa sunması, buradan kazanç elde etmesi caiz değildir. Zira bu, telif hakkı ve fikrî mülkiyet ihlali anlamına gelir ve başkasının hakkını ihlal etmek fıkhi olarak asla caiz görülmemiştir.

Klasik fıkhi görüşler çerçevesinde, belli bir ücret karşılığında menfaati satın alınan varlıkların ücret mukabilinde başka tarafa devredilmesi, sahip olunan menfaat mülkiyetinin bir sonucu olarak klasik dönem fakihlerinin çoğunluğu tarafından imkân dâhilinde görülmüştür. Ancak bu devrin meşru olabilmesi için oyun şirketinin sözleşmesinin buna açıkça veya zımnen izin vermesi, tarafların üzerinde mutabık kaldıkları şartlara aykırılık teşkil etmemesi ve mevcut hukuki çerçeve ve yürürlükteki yasal düzenlemelere uygun olması gerekmektedir.

Bunun yanında, dijital oyunların aslî hükmü de belirleyici bir unsurdur. Genel bir kural olarak, bir şeyden faydalanmak yasak olunca, onun alışveriş veya bir bedel karşılığı olan ivazlı diğer sözleşmelere konu olması da yasak kabul edilmektedir. Dolayısıyla dijital oyunların alım satım veya hizmet sözleşmelerine konu olması, o oyunun oynanmasının hükmüne göre mubah, haram veya mekruh olabilecektir. Oyun kumar, müzik, çıplaklık gibi haram unsurlar içeriyorsa veya dinî vaciblerin ihmali sonucunu doğuruyorsa, bu oyundan elde edilen her türlü içeriğin ticareti de haram olacaktır.

Yukarıdaki açıklamalardan sonra sorulan sorunun cevabını net bir şekilde vermek gerekirse; dijital oyun içeriklerinin alım-satımının caiz olabilmesi için aşağıdaki şartların bir arada bulunması gerekmektedir: 

  • Birincisi, oyunun kendisinin şer’î açıdan mubah olması, yani haram unsurlar içermemesi ve dinî vazifelerimizi aksatmaması gerekmektedir. 
  • İkincisi, oyun şirketinin ilan etmiş olduğu oyun sözleşmesi/kullanım ilkeleri/oyun kurallarının bu menfaat sağlayan içeriklerin devir ve satışına açıkça veya zımnen izin vermesi gerekmektedir. 
  • Üçüncüsü, söz konusu hakkın menfaat mülkiyeti türünden bir sözleşme olması gerekmektedir. 
  • Dördüncüsü, işlemin tarafları anlaşmazlığa götürecek aşırı bilinmemezlik (garar-ı fâhiş) içermemesi gerekmektedir. 
  • Beşincisi, bu işlemin yürürlükteki hukuki ve yasal düzenlemelere uygun olması gerekmektedir. 

Bu şartların herhangi birinin ihlali durumunda söz konusu alım-satım işlemi fıkhen caiz olmayacak ve buralardan elde edilen kazançlarda helal olarak değerlendirilemeyecektir. Allah en doğrusunu bilendir. 

06.12.2025
Doç. Dr. Muhammet YURTSEVEN
Kaynak:
Doç. Dr. Muhammet YURTSEVEN