Mağazamızda kredi kartıyla satış başlatmak istiyoruz. Banka, satış bedellerini müşterinin hesabından firmamıza ödeme karşılığında %6’ya kadar bir kesinti yapmaktadır. Böyle bir muamele caiz midir? Kredi kartının İslamî açıdan kritiğini yapar mısınız?
İnsanlık tarihinde mübadele aracı olarak önce madeni paralar, daha sonra kâğıt para icat edilerek kolaylık sağlanmıştır. Günümüzde alış-verişlerin daha da kolaylaşması için senet, çek ve kredi kartı gibi belgeler para yerine kullanılmaktadır. Finans kurumu veya banka gibi kuruluşlar gelir sağlamak ve mevduat imkânlarını genişletmek için, birtakım müşterileriyle “vekalet, kefalet, ciro (havale) veya kredi” ilişkisini düzenleyen bir kredi kartı sözleşmesi yaparak, “kredi kartı”nı veriyor. Bu arada birtakım işyerleriyle de, hizmet veya satış bedellerini, müşterinin banka hesabından ödemek üzere anlaşma yapıyor. Banka ile işyeri arasındaki bu anlaşma da çoğu kere, fatura bedelinin %4–6’sı kadar bir bedelin bankaya komisyon olarak verilmesi şeklinde yapılmaktadır. Ünlü hanefi bilgini es-Serahsî (ö. 490/1097) “bir kimsenin yaptığı alış-verişe kefil olmak” başlığı altında bu konuya yer vermiş ve; “Bir kimse diğerine; filanca ile alış-veriş yap, ne alıp verirsen ben ona kefilim, dese bu, söylediği şekilde caiz olur.” dedikten sonra, işyeri ile kefil ve malı satın alan kimse arasındaki hukuki ilişkileri ileri bir nüfuzla incelemiştir. Günümüzde çokça kullanılan kredi kartı çeşitleri şunlardır:
a) Debit cart: Bu tür kartta, kart sahibi alışveriş yapmasına izin verilen üst sınırdan az olmamak üzere banka hesabında para bulundurmak zorundadır. Burada banka, hesap sahibinin işyerlerine olan borcunu, onun hesabındaki parasından ödemektedir.
b) Credit cart (normal kredi kartı): Bu tür kartlarda, kart sahibinin banka hesabında önceden para bulundurma zorunluluğu yoktur. Burada kart sahibi, işyerlerinden satın aldığı mal ve hizmetlerin bedelini en geç otuz gün içinde ödemelidir, aksi durumda faiz ödemek zorunda kalır.
c) Change cart: Bu tür kartta, kart sahibi banka hesabında önceden para bulundurmak zorunda olmadığı gibi, işyerlerinden yaptığı alışverişlerin fatura bedelini otuz gün içinde ödemek zorunda da değildir. Burada, kart sahibi borcunu kendi durumuna veya bankayla önceden yaptığı sözleşmeye göre, faiziyle birlikte taksitler halinde öder.
İslâm’a göre, yukarıdaki kart çeşitlerinden üçüncüsü yani change cart tamamen faize dayalı olduğu için caiz değildir. Debit ve credit kart, faizli kredi çekmemek ve borcunu da vadesinde ödemek şartıyla kullanılabilir. En yaygın kredi kartı olan ikincisinde, kart sahibi alım-satım bedellerini bankanın belirlediği süre içinde ve genelde otuz gün içinde öderse, faiz söz konusu olmaz. Banka anlaşmalı işyerinden hizmetinin bedeli olan komisyonu alır. Alım-satım bedelleri öngörülen kredi kartı hesabına ödenmezse, banka kefil sıfatıyla borcu işyerine öder ve daha sonra kart sahibinden faiziyle birlikte tahsil eder. Sonuç olarak şunu da belirtelim ki, bir mü’min, aile bütçesini kredi kartına gerek kalmayacak şekilde düzenlemeyi hedeflemelidir. Çünkü kredi kartı, çoğu zaman israfa yol açmakta, özellikle sâbit gelirlileri faize düşme korkusuyla son ödeme gününde sıkıntıya düşürmektedir. Faizli çalışan bankalara bu yolla büyük bir finansman desteği sağlandığı da unutulmamalıdır.
Kısaca, böyle bir kart bulundurma ihtiyacını duyan mü’min, faizsiz çalışan finans kurumlarının kredi kartını tercih etmelidir. Bu gibi kurumların kredi kartı uygulaması bulunmayan yer ve beldelerde diğer bankaların kartlarından geçici olarak yararlanmak da mümkündür. Ancak, ödemelerde vadelere dikkat edilerek faizli kredi kullanma durumuna düşmemelidir.
Prof. Dr. Hamdi DÖNDÜREN, İslami Ölçülerle Ticaret Rehberi, Erkam Yayınları, s.171-173
30.09.2025